Platon, Tanrı’nın
sadece iyi olanların kaynağı olduğu görüşüne sahiptir. Ona göre kötülüklerin
kaynağı en yüksek iyi olan Tanrı olamaz. Kötülüklerin kaynağını başka
sebeplerde aramak gerektiği düşüncesine sahip olan Platon, mutlak bir Tanrı
anlayışından daha çok sınırlı bir Tanrı anlayışıyla kötülüğü izah etmeye
çalışmıştır.[1]
Böyle bir savunmanın kötülük problemini açıklama konusunda başarılı olduğunu
söylemek oldukça zordur ancak ilk olması açısından kendinden sonraki
savunmalara bir temel teşkil etmiştir.[2]
Platon, Antik Yunan
düşüncesine sadık kalarak, yaratma kavramını, düzene koyan anlamında
kullanmıştır. Bu nedenle onun ortaya koymaya çalıştığı teodise anlayışı teist
dinlerdekinden farklılıklar arz etmektedir. Çünkü Platon’un Tanrısı en yetkin
varlık olsa da,[3]
yoktan yaratmayan ve düzene koyan, ayrıca bu düzenleme işini de elinden geldiği
kadar yapabilen bir Tanrı’dır.[4] Bu Tanrı
tasavvuru özellikle semavi dinlerde tasvir edilen Kadir-i Mutlak Tanrı
tasavvurundan oldukça uzaktır.
Platon, âlemin kaos
halinden düzen haline geçişini anlatırken genelden özele doğru bir hiyerarşi
içerisinde varoluşu ele almıştır. Baba olarak adlandırdığı (asıl) Tanrı önce
kendi oğullarını ya da başka bir ifadeyle ölümsüzleri yaratmış, sonrasında ise
ölümlüleri yaratmıştır. Ancak ölümsüzler yaratıldıkları için babaları kadar güç
sahibi değillerdir. Zaten babaları gibi olsalardı onların yarattıkları diğer
canlıların da ölümsüz olmaları gerekirdi ki, baba olan Tanrı bunun önüne geçmek
için ölümlüleri oğullarına yarattırmıştır. Ölümsüzlerin yanında ölümlülerin
yaratılmasının sebebi ise âlemin tam olması içindir.[5]
Platon; Tanrı’nın
insan tarafından bilinse de bir başkasına anlatılmasının çok zor olduğunu ifade
etmekte ve Tanrı’nın başkasına bildirilmesi için öncelikle evrenin nasıl meydana
geldiğini açıklamaya çalışmaktadır. Ona göre var olan her şeyin bir nedeni
vardır. Bu neden, ilk olarak Tanrı’dır. Tanrı her şeyin iyi olanını elinden geldiğince
yaratmaya çalışmıştır. Bunun için Tanrı kaos içinden gözle görülebilenleri aldı
ve düzenin daha iyi olduğu düşüncesiyle onları düzene koydu.[6] Sonra
başlangıçta diğer her şey gibi kaos durumunda olan ateş, su, hava ve toprağa
idealar ve sayılara ayrı ayrı biçimler verdi, onları elden geldiğince iyi ve
güzel olmaları için düzensizlikten kurtardı[7] ve
evreni ateş, hava, su ve toprağın mükemmel oranı ile yarattı.[8]
Platon,
Tanrı’nın nedensellikle yarattığını kabul etmekte ve nedenselliği iki çeşit
olarak ele almaktadır. Birincisi her şeyin nedeni olarak Tanrı, ikincisi ise Tanrı’nın
da varlıkları yaratırken yararlandığı zorunlu nedensellikler. Tanrı bu zorunlu
nedenselliği, özellikle, yarattıklarına iyilik katmak için kullanmıştır.
İnsanın da mutlu olabilmesi için asıl ulaşması gereken Tanrı’nın nedenselliğidir;
ancak onun da araç olarak zorunlu nedenselliğin kurallarına uyması
gerekmektedir.[9] Hatta bu kurallar insana Tanrı
tarafından ruh halindeyken verilmiştir. Bunun nedeni ise insanların kendi
işleyecekleri kötülüklerden dolayı Tanrı’yı suçlamalarının önüne geçmektir. Tanrı
zorunlu nedenselliğin kurallarını en başta insanlara, hatta yarattığı tüm
varlıklara bildirerek sorumluluğu da yarattığı varlıklara bırakmıştır.[10]
Platon,
evrenin ilk düzene nasıl geldiğinden, insan ve hayvanın yaratılışına kadarki
süreci anlattıktan sonra, ortaya çıkan tablo içerisinde evrenin, ölümlü ve
ölümsüz her şeyi barındırarak kavranabilen bir Tanrı örneği olarak, çok iyi ve
yetkin bir dünyanın meydana geldiğini savunmaktadır. Bu dünyanın yetkinliği
ölümsüzle ölümlünün varlığında olduğu gibi, zıtlıkları içerisinde barındırarak
mümkün olmaktadır. Bu, aslında zorunlu nedenselliğin bir sonucudur ve bu sonuç
nedeniyle dünya eşsiz ve biriciktir. Aksi bir durumda yani olumsuzlukların ve
eksiklerin bulunmayacağı bir dünya tam anlamıyla yetkin olamayacaktır.[11]
Görüldüğü
gibi bu aşamada mutlak olmayan bir Tanrı anlayışına sahip olan Platon
yaratılanların zorunlu nedenselliğini kabul ederek kötü olanın Tanrı’dan değil
bu zorunluluktan kaynaklandığı düşüncesinden hareket etmektedir. Tanrı âlemi
kaos halinden bir düzene yani kozmos’a dönüştürmüş ve bunu yaparken de elinden
geldiğince ya da başka bir ifadeyle gücü yettiğince iyi ve güzel olması için
çaba sarf etmiştir. Bunun yanında o, var olan eksikliklerin de yetkinlik için
gerekli olduğu düşüncesine sahiptir.
[1] Platon, Devlet, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1988, s.379.
[2] Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, İzmir İlahiyat Vakfı
Yayınları, İzmir, 2007, s.151 (bu eserden bundan sonra “Din” olarak dipnot
verilecektir.).
[3] Platon, Timaios, Cumhuriyet Yayınları, Çev. Erol Güney; Lütfi Ay, 2001,
s.28.
[4] Platon, Timaios, s.28, s.59.
[5] Platon, Timaios, s.44.
[6] Platon, Timaios, ss.29-30.
[7] Platon, Timaios, s.59.
[8] Platon, Timaios, ss.30-31.
[9] Platon, Timaios, s.81.
[10] Platon, Timaios, s.44.
[11] Platon, Timaios, s.112.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder