Bu Blogda Ara

20 Ekim 2019 Pazar

Kötülük Problemi Yaklaşımları


Batı düşüncesinde kötülük problemi; mantıkçı ve delilci kötülük problemi yaklaşımı olarak iki şekilde ele alınmaktadır. Bu ayrıma son zamanlarda varoluşçu kötülük problemi de eklenmiştir.[1] Ancak konunun daha çok teorik alanda bir tartışma olması nedeniyle biz burada, problemi bireylerin öznel yaşamından hareketle ele alarak pratik sahaya taşıyan varoluşsal boyuta[2] yer vermeyip sadece mantıksal ve delilci kötülük problemi yaklaşımlarını ele alarak sorgulamaya çalışacağız.
Mantıksal yaklaşım, Epikuros tarafından ilk olarak dile getirilmiş olan görüşlerin sistemleştirilmiş hali olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yaklaşım iyi bir Tanrı anlayışı ile yaratılmış kötünün bir arada bulunmasının mantıksal açıdan bir çelişki olduğunu savunmuştur.[3] Mantıksal yaklaşımın itiraz ettiği temel görüş teist inançların sahip olduğu Tanrı düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü teist inanç sistemlerinde Tanrı; “mutlak” olarak kabul edilmektedir. Yani onun ilmi ve kudreti sınırsızdır. Her şeyi bilen ve her şeye gücü yetendir. Böyle bir Tanrı anlayışı, içinde “mutlak iyi” kavramını da barındıracaktır. Mantıkçı yaklaşımın asıl itirazı buradan kaynaklanmaktadır. Her şeye gücü yeten ve iyi bir Tanrı’nın varlığı, kötülüğün var olmamasını gerektirmektedir. Bunun tersi, yani kötülüğün varlığı da, Tanrı’nın var olmamasını veya güçsüzlüğünü gerektirecektir. Bu anlamda kötülüğün var olması aynı zamanda teist anlamda bir Tanrı’nın varlığını da tartışmaya açmaktadır.[4] Bunu bir önerme haline getirecek olursak şöyle formüle etmek mümkündür:
1.Tanrı her şeye gücü yeten ve iyidir.
2.Kötülük vardır.
Kötülüğün varlığını mantıkçı bakışla savunan düşünürler bu iki önermenin çelişik olduğunu savunmaktadırlar.[5] Bu anlamda problem aynı zamanda ateistlerin de bir argümanı haline gelerek kullanılmaya başlanmıştır.
İkinci yaklaşım ise delilci kötülük yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre ise bir Tanrı’nın varlığının kabulü aynı zamanda ilim sahibi bir Tanrı’nın varlığının kabulünü de gerektirir.  Böyle bir kabul ise, doğal olarak, ilim sahibi bir Tanrı’nın var ettiği evrenin; seçilebilecek en mükemmel evren olması gerektiği sonucunu beraberinde getirecektir. Fakat içinde yaşadığımız dünyadaki kötülükler, bu dünyanın en mükemmel dünya olmadığını bize göstermektedir. Delilci yaklaşıma göre; olgu olarak kötülük, bir Tanrı’nın varlığını sorgulamak için yeterli değildir. Buna rağmen, dünyadaki kötülük olgusundaki oranın fazlalığı, Tanrı inancının makul olmayan bir inanç haline gelmesine neden olmaktadır.[6]  Kısaca delilci yaklaşım, içinde yaşadığımız dünyanın en mükemmel olan dünya olmadığını kabul etmekte ve böyle bir dünyanın ilim sahibi bir Tanrı’nın eseri olamayacağını savunmaktadır.[7] Delilci yaklaşım, teistik inançların kötülüğü açıklamakta kullandıkları, “kötülüğün dünyada daha büyük iyilikler için var olduğu” yönündeki savunmasına da karşı çıkmışlardır. Onlar, Tanrı’nın kötülüğe daha büyük bir iyilik için izin verebileceğini, ancak dünyada yaşanan kötülüklerden bazılarının bu amaca hizmet etmediklerini ifade etmektedirler.[8]


[1] Cafer Sadık Yaran, Kötülük, s.35.
[2] Rafiz Manafov, John Hick, s.51.
[3] Rafiz Manafov, John Hick, s.53.
[4] Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 1999, s.525.
[5] Cafer Sadık Yaran, Kötülük, s. 39.
[6] Cafer Sadık Yaran, Kötülük, s. 56
[7] Cafer Sadık Yaran, Kötülük, ss. 58-59
[8] Rafiz Manafov, John Hick, ss.55-56

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Batı Felsefesinde Teodise Eleştirileri

Tanrı’nın iyi sıfatı aracılığı ile kötülüğün açıklanmasını ele alan teosidelere özellikle aydınlanma düşüncesinden sonra Batı felsefesinde e...