Bu Blogda Ara

19 Ekim 2019 Cumartesi

Kötülük Probleminin Ortaya Çıkışı

Epiküros’a (ö. M.Ö. 270) ait olduğu iddia edilen ve bir kilise papazı olan Lactantius (ö. M.S. 320) tarafından aktarılan aşağıdaki sözler, kötülük problemini ve onun mahiyetiyle ilgili temel sorunları ortaya koymaktadır.
            “Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de, kaldıramaz; veya kaldırabilir, ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister ne de kaldırabilir, yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer ortadan kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O güçsüzdür; bu durum, Tanrı’nın kârakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor, fakat kaldırmak istemiyorsa, O kıskançtır ki bu da aynı şekilde Tanrıyla uyuşmaz; eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor, ne de kaldırabiliyorsa, hem kıskanç hem de güçsüzdür, bu durumda da Tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor hem de kaldırabiliyorsa, ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? ya da kötülükler niçin ortadan kaldırılmamaktadır?” [1]
Bu metin kötülük probleminin felsefi anlamda ilk mantıksal formülasyonu olarak karşımıza çıkmaktadır ve bu nedenle problemin Epiküros’la başladığı kabul edilmektedir.[2] Epiküros, iyi ve her şeye gücü yeten Tanrı’nın yarattığı bir âlemde kötülüğün olmaması gerektiğini, âlemde kötülük varsa bu durumda iyi veya her şeye gücü yeten bir Tanrı’dan bahsedilemeyeceğini ifade etmektedir.[3] Ona göre kendi ve işi mükemmel bir Tanrı’nın kötülükle dolu bu âlemi yaratmasını kabul etmek mantıksal olarak mümkün değildir.[4]
Antik Yunan’daki evren anlayışında kötülüğün varlığının evrene hâkim olduğu düşüncesi, yani kötümser bakış açısı Sokrates’e (ö. M.Ö. 399) kadar devam etmiştir. Sokrates’in, insanın iyiye ulaşabileceği ve bunu nasıl gerçekleştireceği üzerine ortaya attığı düşünceler kendisinden sonra Platon (ö. M.Ö. 347) ve Aristoteles’in (ö. M.Ö. 322) de katkılarıyla ahlaki eylemin, yani insan eylemlerinin felsefedeki öneminin artmasına neden olmuş ve problem sadece Tanrı ile evren arasındaki bir münasebet olmaktan çıkmıştır. Problem Sokrates’ten sonra insan odaklı ve ahlaksal açıdan felsefede kendine yer bulmuştur.[5] Onun getirmiş olduğu bakış açsısı beraberin ilk teodise örneğinin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Öğrencisi Platon ortaya koyduğu anlayışla kötülüğün Tanrı’dan kaynaklanmadığı düşüncesini savunmuş ve kötümser bakış açısı karşısında iyimser bir tavır sergilemiştir. Bu nedenle Sokrates sonrasında probleme yeni bir boyut kazandırmıştır.  


[1] Cafer Sadık Yaran, Kötülük ve Teodise, Vadi Yayınları, Ankara, 1997, s.11 (bu eserden bundan sonra “Kötülük” olarak dipnot verilecektir.).
[2] Rafiz Manafov, John Hick’in Din Felsefesinde Kötülük Problemi ve Teodise, İz Yayıncılık, İstanbul, 2007, s. 52 (bu eserden bundan sonra “John Hick” olarak dipnot verilecektir.).
[3] Cefer Sadık Yaran, Kötülük, s.11.
[4] Şaban Haklı, “Kötülük Problemi, Yaklaşımlar ve Eleştirileri”, Çorum İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2002, 2, s. 197.
[5] Alfred Weber, Felsefe Tarihi, Çev. H. Vehbi Eralp, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1991, s.76.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Batı Felsefesinde Teodise Eleştirileri

Tanrı’nın iyi sıfatı aracılığı ile kötülüğün açıklanmasını ele alan teosidelere özellikle aydınlanma düşüncesinden sonra Batı felsefesinde e...