Batı’da Hıristiyan teolojisinin gerçek anlamda kurucusu olan Aziz Augustine (ö. 430),[1] teodise konusunda da Hıristiyanlık felsefesinde ilk ve en önemli filozofların başında gelmektedir. Onun etkisi yüzyıllarca Hıristiyan düşüncesinin temellendirilmesinde etkili olmuştur.[2] Rafiz Manafov’a göre Augustine’nin Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde inanç esaslarının oluşum sürecinde yaşamış olması, onun düşüncelerinin Hıristiyanlığın esaslarında büyük etkisi olmasına neden olmuştur.[3] Augustine, Hıristiyan düşüncesinde kötülük problemini “mükemmel” tasavvuruna uygun bir şekilde açıklamaya çalışanların öncülerindendir.[4]
O kötülük problemine kötülüğün kaynağını sorgulayarak başlamak gerektiğini düşünerek, kötülük nedir, nereden kaynaklanır ve niçin vardır sorularını sormuş, cevap aramış ve
Kötülük nedir: İyiliğin olmayışıdır,
Nereden kaynaklanır: İnsanın özgür iradesinden,
Niçin vardır: Varlığın çeşitlilik ilkesinden dolayı, kaçınılmaz olarak vardır cevaplarını vermiştir.[5] Görüldüğü gibi Augustine, kötülüğü gerçek bir varlık olarak görmemektedir. Kötülük sadece iyiliğin yokluğudur.[6] Bu görüşün, Plotinus’dan (ö.270) sonra gerek Batı gerekse İslam dünyasında birçok düşünür tarafından kabul edildiği görülmektedir.
Augustinci toedisede kötülük, aslen iyi olarak yaratılan insanın, özgür iradesini kötüye kullanmasından kaynaklanır. Özgür irade savunmasını olarak isimlendirilen bu savunmayı ilk kullananda Augustine olmuştur. O, bu savunmasında; evrendeki dengenin sağlanması amacıyla Tanrı’nın kötülüğe izin verdiğini ifade eder. Aynı zamanda ahlaki kötülüğün kaynağını da eylemlerini özgür iradeyle yapan insanın fiilleriyle ilişkilendirir.[7] Özgür irade savunmasına göre, Tanrı insanı bir iradeyle yaratmıştır ve bu irade insanın iyi davranışlarında olduğu gibi kötü davranışlarında da etkindir. Ancak insana verilen iradenin cüz’i olması gibi, ilmi de cüz’idir ve bu sebepten insan yaptığı davranışın iyi veya kötü olmasını ancak davranışın sonunda anlayan bir varlıktır.[8] Özgür iradeye sahip insanın eylemleri sonucunda kötülüğü açıklayan özgür irade savunması, mutlak ilim sahibi bir Tanrı anlayışı ile kötülüğün var olmasının çelişki olmadığını ortaya koymaya çalışmıştır.[9] Bu savunma aynı zamanda mantıksal kötülük yaklaşımının da ortaya attığı görüşlere bir cevap şeklinde de yorumlanabilir. Özgür irade savunması, kötülüğün varlığını reddetmediği gibi, kötülüğün varlığının mutlak Tanrı anlayışı ile de çelişmeyeceğini iddia eder. Tanrı’nın insanı yaratmasıyla meydana gelen kötülük, sonuç olarak insan için özgür bir dünyanın yaratılmasının da açıklayıcı bir nedeni olarak görülebilir.[10] Augustine göre Hz. Âdem’in işlediği ilk günah bütün âdemoğullarına da suç ve ceza getirmiştir.[11] Görüldüğü üzere Augustine, kötülüğün nedeni olarak özgür irade sahibi insanı görmektedir. Bu durumda aklımıza, “acaba insana özgür irade verilmese daha mı iyi olacaktı” sorusu gelmektedir. Augustine bu sorunun cevabını da vermiştir. Ona göre özgür irade sahibi olmak ve bunun sonucunda kötülüğün ortaya çıkması, irade sahibi olmamaktan iyidir. Bu açıklama aynı zamanda kötülüğün varlık nedenini de açıklar niteliktedir. Tanrı insanı günahsız yaratmış; ancak özgür iradesiyle insan günah işlemiş ve kötülük yapmıştır.[12] O, yaratılan hiçbir şeyin gereksiz olmadığı düşüncesiyle günahın ve kötülüğün de bir amaca hizmet ettiğini belirterek, ontolojik anlamda kötülüğün de mükemmelliğini kabul eder.[13] Sonuç olarak Augustine, insanın yaratılışının mükemmel olduğunu, bu mükemmelliğin en önemli unsurunun da özgür irade olduğunu vurgulamış ve özgür irade karşısında insanın ortaya koyduğu kötülüklerin anlaşılır ve kabul edilebilir olduğunu açıklamaya çalışmıştır. Bununla birlikte onun, doğal kötülüğün neden var olduğu konusunda bir açıklamaya gitmediğini de görmekteyiz. Bu anlamda onun kötülükle ilgili getirdiği açıklamaların eksik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
[1] Mehmet Aydın, “Hıristiyanlık”, DİA, C.17, s.342.
[2] Cafer Sadık Yaran, Kötülük, s.15.
[3] Rafiz Manafov, John Hick, s.92.
[4] Augustine, İyiliğin Yokluğu Olarak Kötülük, Çev. C. Sadık Yaran, Etüt Yayınları, Samsun 1997, ss. 119-120.
[5] Rafiz Manafov, John Hick, s.93.
[6] Augustine, İtiraflar, Kabalcı, Çev. Çiğdem Dürüşken, İstanbul, 2010, ss.210-211.
[7] Rafiz Manafov, John Hick, ss. 72-73.
[8] Rafiz Manafov, John Hick, s. 78.
[9] Ferhat Akdemir, a.g.e, s.177.
[10] Ferhat Akdemir, a.g.e, s.177.
[11] Cafer Sadık Yaran, Kötülük, s.91.
[12] Nurten Kiriş, “Tarihsel Olarak Kötülük Problemi ve Çözüm Yolu Olarak Teodise”, Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 2012, s.89.
[13] Rafiz Manafov, John Hick, s.96.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder